IX
1.
Pek rengine aldanma felek eski felektir
Zirâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönektir
2.
Yâ bister-i kemhada ya vîrânede can ver
Çün bay u gedâ hâke berâber girecektir.
3.
Allâh'a sığın şahs-halîmin gazabından
Zirâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir.
4.
Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma
Zer-dûz palan ursan eşek yine eşektir
5.
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdîr
Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir.
6.
Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efrâz
Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir.
7.
îmân ile din akçadır erbâb-ı gınâda
Nâmus u hamiyyet sözü kaldı fukarâda
Günümüz Türkçesiyle
1.
Zaman değişmiş gibi
görünse de dünya
düzeninin hilelerine yine
aldanma,
değişen bir şey yok.
Zira dünya dönek tabiatlıdır,
güvenilmez.
2.
Ya ipek kumaşlı bir yatakta
ya da
viranede öl, ne fark eder.
Çünkü zengin ve yoksul aynı t
Toprağa
gireceklerdir.
3.
Sessiz duran, yumuşak
huylu görünen,
kimselerden kork, sabırları
taştığında
karşılarında durulmaz.
Zira yumuşak huylu atın
da çiftesi
güçlü olur.
4.
Üniforma, mayası bozuk
olana soyluluk vermez.
Eşeğe sırma işlemeli eyer
vursan da eşek yine eşektir.
5.
Nasihat ile uslanmayanları
önce kınamalı, azarlamalı.
Azarlamakla da akıllanmazsa,
hakkı dayaktır.
6.
Milyonla çalanın yeri,
memurluk derecelerinin en
yükseğidir ve derece veren,
baş yükseltendir.
Birkaç kuruş rüşvet alanın
cezası ise kürektir.
7.
Zengin olanlarda sermaye,
din imandır, işlerini bunları
kullanarak yürütürler.
Namuslu olma, yurdunu
yakınlarını düşünme,
koruma gayreti yoksullara
kaldı.
*
IV
1.
Bir katre içen çeşme-i
pür-hûn-ı fenadan
Bâşın alamaz bir dahi
bârân-ı belâdan
2.
Âsûde olam dersen eger
gelme cihâne
Meydâne düşen kurtulamaz
seng-i kazâdan
3.
Sâbit-kadem ol merkez-i
me'mûn-ı rızâda
Vâreste olup dâire-i havf
u recâdan
4.
Dursun kef-i hükmünde
terâzû-yı adâlet
Havfın var ise mahkeme-i
rûz-ı cezâdan
5.
Her kim ki arar bûy-ı vefâ
tab'-ı beşerde
Benzer ana kim devlet
umar zıll-ı hümâdan
6.
Bî-baht olanın bağına bir
katresi düşmez
Bârân yerine dürr ü güher
yağsa semâdan
7.
Erbâb-ı kemâli çekemez
nâkıs olanlar
Rencîde olur dîde-i huffâş
ziyâdan
8.
Her âkile bir derd bu
âlemde mukarrer
Râhat yaşamış var mı
gürûh-ı ukalâdan
9.
Hâlletmediler bu lügâzın
sırrını kimse
Bin kâfile geçdi
hükemâdan fuzalâdan
10.
Kıl san'at-ı Üstâd'ı
tahayyürle temâşâ
Dem urma eger ârif isen
çûn ü çerâdan
11.
İdrâk-i me'âli bu küçük
akla gerekmez
Zîrâ bu terâzû o kadar
sıkleti çekmez
Günümüz Türkçesiyle
1.
Yokluğun kan dolu
çeşmesinden bir damla
içen,
bir daha bela yağmurlarından
başını alamaz.
2.
Eğer mutlu olayım dersen
bu cihana gelme;
(çünkü) mey¬dana düşen,
"kaza" taşından kurtulamaz.
3.
Korku ve ümit (yalvarma)
dairesinden kurtulup razı
olmanın (hoşnutluğun,
tevekkülün)
emniyetli merkezinde sabit
ayaklı ol.
4.
Ceza gününün mahkemesinden
korkun varsa hükmünün elinde
adalet terazisi bulunsun
(yargıların adaletli olsun).
5.
İnsanın yaratılışında vefa
kokusu arayan kişi, Hüma
kuşunun (devlet kuşunun)
gölgesinde devlet (mevki,
saadet, ikbal) arayan kişiye
benzer.
6.
Gökten yağmur yerine
inci ve elmas yağsa bahtsız
olanın bağına bir damlası
(tanesi) düşmez.
7.
Eksik olan kişiler olgun
kişileri çekemez;
(nitekim) yarasanın gözü
ışıktan incinir (rahatsız olur).
8.
Her akıllının bu âlemde bir
derde uğrayacağı
kararlaşmıştır (bellidir);
akıllılar topluluğundan,
rahat yaşamış olan (biri)
var mı?
9.
Erdemli kişilerden ve
filozoflardan bin kafile
(gelip) geçti;
(ama) bu bilmecenin sırrını
kimse hâlledemedi.
10.
Eğer arif isen "nasıl" ve
"niçin"lerden bahsetme
(bunlarla uğraşma);
Üstad'ın sanatını
hayretle seyret.
11.
Yüce anlamı idrak etmek
bu küçük akla gerekmez
(aklın işi değildir);
zira bu terazi (akıl) o
kadar ağırlığı çekmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder