Miyân-ı nâzik-i yâri nihâle benzettim,
Çemende bülbülü hayretle lâle benzettim.
Görünce Sarıkaya içre rûy-i dildârı
Güneş içinde anı nev-nihâle benzettim!
Yârin ince belini bir dala benzettim. Bülbül onu görmüş, o dala konayım mı konmayayım mı diye hayretle susmuş; bülbül hayretten sesini kaybetmiş, susmuş gibi bir halde… Sevgilinin güzel yüzünü Sarıkaya içinde görünce onun güneşin parıltısı arasında yeni yetişmiş fidana, “nevnihal”e benzettim.
Selim’in şiirinde geçen Sarılaya sözü bir yer adıdır; Üsküdar'da, Çamlıca Kısıklı yolundadır. Eskiden orada
padişah köşkü varmış, Üçüncü Selim de ara sıra oraya gidermiş. “Nevnihal” yeni yetişmiş fidan anlamında, ama padişahın gözdelerinden bir cariyenin adı da olabilir. .
… ..
*Bekçi, Gözcü, Gözleyen.
*Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş, dilsiz.
Parlak kırmızı renkte, billurlaşmış, saydam bir alüminyum oksidi olan değerli bir taş.
Bu taşın renginde olan.
Kırmızı renkli bir çeşit mürekkep.
Kırmızı. Al renk. (Osmanlıca'da yazılışı: la'l)
Dilsiz. Söz söyleyemiyen. (Osmanlıca'da yazılışı: lâl)
*Eski Şiirimizin Ustaları & Refik Ahmet Sevengil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder