17 Mart 2025 Pazartesi

Terkîb-i bend & Ziya Paşa*


Saki getir ol badeyi kim mâye-i candır

Arâm-dih-i akl-ı melâmet-zedegândır

Ol mey ki olur saykal-ı dil ehl-i kemâle

Nâ-puhtelerin aklına bâdî-i ziyandır

Bir câm ile yap hatırı zîrâ dil-i vîrân

Mehcûr-ı hârâbat olalı hayli zamandır

Sâkî içelim aşkına rindân-ı huda'nın

Rindân-ı huda vâkıf-ı esrâr-ı nihândır

Sâkî içelim rağmına sûfî-i harisin

Kim maksadı kevser emeli hur-i cinândır

Aşk olsun o pîr-î mey-i perverde-i aşka

Kim badesi sad-sâle vü sâkîsi civandır

Pîr-i meye sor mes'elede var ise şüphen

Vaizlerin efsaneleri hep hezeyandır

Ben anladığım çarh ise bu çarh-ı çep-


endâz

Yahşi görünür sureti amma ki yamandır

Benzer felek ol çenber-i fânûs-ı hayâle

Kim nakş-ı temâsîli serîü'l-cereyândır

Sâkî bize mey sun ki dil-i tecribet-âmûz

Endişe-i encam ile vakf-ı halecândır

İç bade güzel sev var ise akl u şuurun

Dünya var imiş ya ki yoğ olmuş ne umurun

II

Yetmez mi bu kasrîreviş-iağreb-i âlem

Bir menzile ermez mi aceb kevkeb-i âlem

Şimdi uyuyanlar ö zamanda uyanırlar

Bir subha resîde olur âhır şeb-i


âlem

Pâmâl eder encam kimin üstüne dönse

Agâz edeli devre budur meşreb-i âlem

Bin böyle cihan zer ü sîm olsa yetişmez

Mümkün mü ki is'af oluna matlab-ı âlem

Hâriçten eğer olsa temaşasına imkân

Müdhiş görünür heykel-i müsta'ceb-i âlem

Almış yükünü şöyle ki seyrinde halelsiz

Bir zerre dahi kaldıramaz merkeb-i âlem

Ebnâ-yı beşerde kalacak mı bu muâdât


Bilmem ne zaman doğrulacak mezheb-i âlem

Her safhada bir şekl-i hakikat eder ibraz

Her gün çevirir bir varaka makleb-i âlem

Bin ders-i maârif okunur her varakında

Yârab ne güzel mekteb olur mekteb-i âlem

Bu cism-i kesifin neresi merkez-i kuvvet

Yârab ne matıyyeyle gezer kâlib-i âlem

Subhâneke yâ men ḫalaka'l-ḫalka ve sevvâ

Subhâneke subhâneke subhâneke elfâ


III

Ey kudretine olmayan âğâz u tenâhî

Mümkün değil evsâfını idrâk kemâhî

Her nesne kılar varlığına hüsn-i şehâdet

Her zerre eder vahdetine arz-ı güvâhî

Hükmün kılar izhâr bu âsâr ile mihri

Emrin eder ibraz bu envâr ile mâhı

Dil-sîr-i bisât-ı niamın mürg-i hevâyî

Sîrâb-ı zülâl-i keremindir suda mâhî

Eyler keremin âteşi gülzâr halil'e

Mağlûb olur peşşeye nemrud-ı mübâhi

Zâlimleri adlin ne zaman hâk edecektir

Mazlumların çıkmadadır göklere âhı

Bigânelere münhasır enva'-ı huzûzât

Mihnet-zede-i aşkına mahsûs devâhî

Sensin eden idlâl nice ehl-i tarîki


Sensin eden ihdâ nice gümgeşte-i râhı

Hükmün ki ola mûcib-i hayr u şer-i ef âl

Yarab ne içindir bu evâmir bu nevâhî

Sendendir ilâhi yine bu mekr ü bu fitne

Bu mekr ü bu fitne yine sendendir ilâhi

Güftî bikün ü bâz zenî seng-i melâlet

Dest-i men ü dâd-ı tu der rûz-ı kıyamet

IV

Bir katre içen çeşme-i pür-hûn-ı fenadan

Başın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan

Asude olam dersen eğer gelme cihâna

Meydâna düşen kurtulamaz seng-i kazadan

Sâbit-kadem ol merkez-i me'mûn-ı rızâda


Vareste olup dâire-i havf u recâdan

Dursun kef-i hükmünde terâzû-yı adalet

Havfın var ise mahkeme-i rûz-ı cezadan

Her kim ki arar bûy-ı vefa tab'-ı beşerde

Benzer ana kim devlet umar zıll-ı hümâdan

Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez

Bârân yerine dür ü güher yağsa semâdan

Erbâb-ı kemâli çekemez nakıs olanlar

Rencide olur dîde-i huffâş ziyadan

Her âkile bir derd bu âlemde mukarrer

Rahat yaşamış var mı gürûh-ı


ukalâdan

Halletmediler bu lügazın sırrını kimse

Bin kafile geçti hükemâdan fuzelâdan

Kıl san'at-ı üstadı tahayürle temaşa

Dem vurma ger arif isen çün ü çiradan

İdrâk-i meali bu küçük akla gerekmez

Zîrâ bu terâzû o kadar sıkleti çekmez

V

Dehrin ne safa var acaba sîm ü zerinde

İnsan bırağur hepsini hîn-i seferinde

Bir reng-i vefa var mı nazar kıl şu sipihrin

Ne leyl ü nehârında ne şems ü kamerinde

Seyretti hava üzre denir taht-ı Süleyman


Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde

Hür olmak eğer ister isen olma cihanın

Zevkinde safasında gamında kederinde

Cânân gide rindân dağıla mey ola rizân

Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde

Hayr umma eğer sadr-ı cihan olsa da bilfarz

Her kim ki hasâset ola ırk u güherinde

Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim

Gaflet ile görmez kuyuyu rehgüzerinde

Onlar ki verir lâf ile dünyâya nizâmât

Bin türlü teseyyüb bulunur hanelerinde

Ayînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz


Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde

Ben her re kadar gördüm ise bazı mazarrat

Sâbit-kademim yine bu re'yin üzerinde

İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah

Yardımcısıdır doğruların hazret-i Allah

VI

Gadr ede reayasına vâli-i eyâlet

Dünyâda vü ukbâda ne zillet ne rezalet

Lâyık mıdır insân olana vakt-i kazada

Hak zahir iken bâtıl için hükmü imâlet

Kadı ola davacı vü muhzır dahi şahit

Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet

Ey mürtekib-i har bu ne zillet ki çekersin



Bir kaç kuruşa müddet-i ümrünce
hacâlet

Lâ'net ola ol mâle ki tahsîline ânın

Yâ din ola yâ ırz veya namus ola âlet

Âdem olanın hayr olur âdemlere kasdı

İnsanlığa insanda budur işte delâlet

İnsan ona derler ki ede kalb-i rakîki

Alâm-ı ben-i nev'i ile kesb-i melâlet

Âdem ona derler ki garazdan ola sâlim

Nefsinde dahi eyleye icrâ-yı adalet

Sâdık görünür kisvede erbâb-ı hiyânet

Mürşid sanılır vehlede ashâb-ı dalâlet

Ekser kişinin suretine sîreti uymaz

Yârâb bu ne hikmettir ilâhi bu'ne halet

Ümmîd-i vefa eyleme her şahs-ı degalde

Çok hacıların çıktı haçı zir-i begalde

VII

Bir abd-i habeş dehre olur baht ile


sultan

Dahhâk'in eder mülkünü bir gâve perişan

İkbâline idbârına dil bağlama dehrin

Bir dâirede devr edemez çenber-i devrân

Zâlim yine bir zulme giriftar olur âhır

Elbette olur ev yıkanın hanesi viran

Ekser görülür çünkü ceza cins-i amelden

Encamda âhenden ölür rahne-i sühan

Tezkîr olunur la'n ile haccâc ile cengiz

Tebcîl edilir nûşirevan ile süleyman

Kabil midir elfaz ile tagyir-i hakikat

Mümkün mü ki tefrik oluna küfr ile îmân

Birhâkden inşâ olunur deyr ile mescid


Birdir nazar-ı hak'da mecûs ile müselman

Her derdin olur çaresi her inleyen ölmez

Her mihnete bir âhir olur hem gama pâyan

Geh çâk olunur damen-i pâkize-i ismet

Geh iffet eder âdemi ârâyiş-i zindan

Sabr et siteme ister isen hüsn-i mükâfat

Fikreyle ne zulm eylediler yusuf a ihvan

Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i mevlâ

Tallahi lekad âserakellâhu aleynâ



VIII

Her şahsı harîm-i hakk'a mahrem mi sanırsın

Her tâc giyen çulsuzu edhem mi sanırsın

Dehri araşan binde bir âdem bulamazsın

Adem görünen harları âdem mi sanırsın

Çok mukbili gördüm ki güler içi kan ağlar

Handan görünen herkesi hurrem mi sanırsın

Bil illeti kıl sonra müdâvâta tasaddî

Her merhemi her yareye merhem mi sanırsın


Kibre ne sebeb yoksa vezirim deyu gerçek

Sen kendini düstûr-ı mükerrem mi sanırsın

Ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünya

Dünya sana mahsûs u müsellem mi sanırsın

Hâlî ne zaman kaldı cihan ehl-i tama'dan

Sen zâtını bu âleme elzem mi sanırsın

En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun

Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın

Bir gün gelecek sen de perîşan olacaksın

Ey gonca bu cem'iyyeti her-dem mi sanırsın

Nâmerd olayım çarha eğer minnet


edersem

Çevrinle senin ben keder etsem mi sanırsın

Allah'a tevekkül edenin yaveri hak'tır

Nâşâd gönül bir gün olur şâd olacaktır

IX

Pek rengine aldanma felek eski felektir

Zîrâ feleğin meşreb-i nâsâzı dönektir

Yâ bister-i kemhada ya vîrânede can ver

Çün bây ü gedâ hâke beraber girecektir

Allah'a sığın sahs-ı halimin gazabından

Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir

Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm


Şirin dahi kasd etmesi cana gülerektir

Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma

Zer-dûz palan vursan eşek yine eşektir

Bed-mâye olan anlaşılır meclis-i meyde

İşret güher-i âdemi temyize mihekktir

Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir

Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir

Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz

Dîvânelerin hem-demi dîvâne gerektir

Afv ile mübeşşer midir ashâb-ı merâtib

Kânûn-ı ceza âcize mi has demektir

Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efrâz

Bir kaç kuruşu mürtekibin câyı kürektir


İman ile din akçadır erbâb-ı gınada

Nâmûs u hamiyyet sözü kaldı fukarada

X

İkbâl için ahbabı siâyet yeni çıktı

Bilmez idik evvel bu dirayet yeni çıktı

Sirkat çoğalıp lafz-ı sadâkat modalandı

Nâmûs tamam oldu hamiyyet yeni çıktı

Düşmanlara ahbabını zemm oldu zerafet

Dildârdan agyâra şikâyet yeni çıktı

Sâdıkları tahkîr ile red kaide oldu

Hırsızlara ikram u inayet yeni çıktı

Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi


Hâinlere amma ki riâyet yeni çıktı

Aciz olanın ketm olunur hakk-ı sarîhi

Mahmîleri her yerde himâyet yeni çıktı

İsnâd-ı ta'assub olunur merd-i gayura

Dinsizlere tevcih-i reviyyet yeni çıktı

İslâm imiş devlete pâ-bend-i terakki

Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı

Milliyyeti nisyan ederek her işimizde

Efkâr-ı frenge tebaiyyet yeni çıktı

Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık

Zîrâ ki ziyan ortada bilmem ne kazandık

XI

Zahirde görüp bizleri sanma ukalâyız

Biz bir sürü âkil sıfatında budalayız

Akil denilir mi bize kim hâli bilirken

Dildâde-i âlâyiş-i nîreng-i hevâyız


Yârân-ı vatandan bizi özler bulunursa

Düştük sefer-i gurbete muhtâc-ı duayız

Terkîb-i acîbiz iki hâsiyyetimiz var

Ahbabımızın devletiyiz hasma belâyız

Güncîde durur hırkamız altında künûzât

Dervişleriz gerçi nazarda fukarayız

Ukbâya yarar bir işimiz yok ise bârî

Azâde-dil-î şâibe-î zerk ü riyâyız

Devletlülere bizleri tahkir düşer mi

Biz âciz isek de yine mahlûk-ı hüdâyız

Bir âfet-i hunhara esîr oldu gönül kim

Her nâzına her lâhzada bin kerre fedayız

Hatırda durur sohbetinin lezzeti hâlâ

Gerçi o şereften nice yıldır ki cüdayız


Her cevrine razılarız ey şâh-ı melâhat

Bizler ki kuluz mu'tasım-ı bâb-ı rızâyız

İster bize lutf eyle diler bizden ırağol

Dünyada heman sen şeref ü şân ile sağ ol

XII

Her millet için bir düziye adlini âm et

Fikr-i gazab-ı hazret-i mabûd-ı enam et

Bevvâl-i çeh-i zemzemi la'netle anar halk

Sen Kâbe gibi kendini hürmetle benâm et

İncinmemek istersen eğer mülk-i fenada

Bir kimseyi incitmemeğe hasr-ı meram et


Bir yerde ki yok nağmeni takdir edecek gûş

Tazyi'-i nefes eyleme tebdîl-i makam et

Avrat gibi mağlûb-ı hevâ olma er ol er

Nefsin seni râm etmeye sen nefsini râm et

Mânend-i şecer nâbit olur sabit olanlar

Her hangi işin ehli isen onda devam et

Noksanını bil bir işe ya başlama evvel

Yâ başladığın kâr-ı pezîrâ-yı hitâm et

Uğrarsa sabâ râhın eğer semt-i Irak'a

Bağdad iline doğru dahi azm ü hıram et

Merdân-ı suhendânı ziyaret edip andan

Adâb ile git ravza-i Rûhî'ye selâm et


Tahsînini arz eyleyip evvelce ziyâ'nın

Bu beyti huzurunda oku hatm-i kelâm et

Meydân-ı suhende yoğ iken sen gibi bir er

Bir şâir-i rûm oldu sana şimdi beraber



*Terkîb-i bend (Ziya Paşa) - Vikikaynak

*Terkîb-i bend (Ziya Paşa) - Vikipedi

*Terkîb-i bend, Ziya Paşa'nın 1870'te, Cenevre'de iken Hürriyet'i tek başına çıkarmaya devam ettiği dönemde


yazdığı ünlü şiirinin adıdır.

Bu şiirden yapılan ve çok sık kullanılan bazı alıntıların aslı şöyledir:


Erbâb-ı kemâli çekemez nakıs olanlar

Rencide olur dîde-i huffâş ziyadan

...

...

Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde

...

...

En ummadığın keşf eder esrâr-ı


derûnun

Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın

...

...

Allah'a sığın şahsı halimin gazabından

Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir

...

...

Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma

Zer-dûz palan ursan eşek yine eşektir

...


...

Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötekdir

...

İdrâk-i meali bu küçük akla gerekmez

Zîrâ bu terâzû o kadar sıkleti çekmez



*Nevbahar & Hıfzı Topuz


Meyyâle’nin Ardından -
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Aile Öyküsü

Remzi Kitabevi, 2017


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

La Traviata & Giuseppe Verdi *

  Alfredo: Libiamo, libiamo ne'lieti calici che la belleza infiora. E la fuggevol ora s'inebrii a voluttà. Libiamo ne'dolci frem...