Sensiz geceler,
Çıt çıkmazdı
Kim bilebilir ki karanlık gecelerde senle buluşup
Vuslatı yaşadığımı
Sessiz gecelere nasıl da içimi döktüğümü?
Ben dahi anlam veremezken bu duruma
“Alışmak mı” dedi birileri…? Yok yok..
Bu öylesine kolay bir şey değil…
Sorsalar bana “neyin içindesin?” diye,
Şimdilik verebileceğim tek cevap,
“Ne alışmayı bildim ne de kavuşmayı…”
Ne rüzgârına ne de kara bulutlarına..
Sonbaharda dalından kopup düşen
Kurumuş bir yaprak misali savruldum durdum
Bu hayatın içinde..
Sevgindi aslında beni ayakta tutan.
İnan hiçbir şey yıkamaz, yıldıramazdı beni.
Sevdan tükenmez bir umutmuş bilemediğim.
Ne söyleyebildim,
Ne de anlatmayı becerebildim.
Ne bu yoldan çıkabildim ne de bu yolda ilerleyebildim.
Sevdayı anlatacak onca sözcükler varken,
Ve ben, sevdaya dair bir söz arayıp da
bulamazken,
Sen çoktan gitmiştin
Bense baka kaldım ardından
Sen giderken…
Kala kaldım buğulu camın soğukluğunda
Ne haykırabildim,
Ne de sesimi duyurabildim.
Kırgındım, aynı cam kırıkları gibi.
Yüreğimin umut dalları kırılmıştı gidişin…
Anladım ki,
Gidişini kabullenmek, unutabilmek değildi asla..
Sen bunu tahmin bile edemezken aklımdaydı gözleri.
Alışıyor insan içinde tutmaya.
Hani “hiç bırakma” derdin ya.
Oysa sen bırakıp gittin beni.
Seslensem kim duyar ki feryadımı?
Sessiz hıçkırıklarımı “Yalnızlıklar Katı”na kilitlendim.
Hem kalbimin, hem de yüreğimin yenik düştüğünü fark ettim.
Yürek buna dayanamazken, nasıl yaşanabilir?
Ben yine en çok sende kaldım.
Bir de uzun uzun bakışlarında gözlerim.
Sessizdi duyulmayan gecelerim.
Hele bir de alışamazken susmaya,
Hiç de beceremezken konuşmayı
İşte… Tam da böyle ahvâldeyim.
Sanki Araf’ta…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder