Doctor, doctor, what is wrong with meThis supermarket life is getting long
What is the heart life of a color tv
What is the shelf life of a teenage queen
Doktor doktor, söyle neyim var benim
Uzadıkça uzadı bu market ömrüm
Kalp ömrü ne kadardır bir renkli TV'nin
Raf ömrü ne kadar bir genç kraliçenin
Oooh western woman, oooh western girl
Oooh batılı kadın, oooh batılı kız.
News hound sniffs the air, when Jessica Hahn goes down
He latches on to that symbol of detachment
Attracted by the peeling away of feeling
The celebrity of the abused shell, the belle
Haber tazısı kokuyu alır Jessica Hahn geçtiğinde
Bağlanır ona semboldür ayırdıklarının içinde
İlgi çekiyor duygulardan sıyrılmış hali
Sömürülmüş şöhret, güzel kadın
Oooh western woman, oooh western girl
Oooh western woman, oooh western girl
Oooh batılı kadın, oooh batılı kız.
Oooh batılı kadın, oooh batılı kız.
And the children of Melrose strut their stuff
Is absolute zero cold enough
And out in the valley, warm and clean
The little ones sit by their TV screen
No thoughts to think, no tears to cry
All sucked dry, down to the very last breathe
Bartender what is wrong with me,
Why am i so out of breathe
The captain said excuse me ma'am
The species has amused itself to death
Dışarısı keskin ayaz yeterince
Vadinin dışında hava sıcak ve temiz
Minikler TV ekranları karşısında
Düşünen yok, gözyaşı döken de.
İyice çektiler kuru havayı son nefeslerine
Barmen, söylesene neyim var benim
Neden ben nefesi kesilmiş haldeyim
Kaptan dedi ki; kusura bakmayın bayan
Bu tür ölmeye programlamış kendini
Amused itself to death
It has amused itself to death
Amused itself to death
Ölmeye programlamış kendini.
Bu tür ölmeye programlamış kendini
Ölmeye programlamış kendini.
We watched a tragedy unfold
We bought and sold
It was the greatest show on earth
But then it was over
We ohhed and awed
We drove our racing cars
We ate our last few jars of caviar
And somewhere out there in the stars
A keen eyed look out
Spied a flickering light
Our last hurrah
Our last hurrah
And when they found our shadows
Grouped round the TV sets
They ran down every lead
They repeated every test
They checked out all the data on their list
And then the alien anthropologist
Admitted they were still perplexed
But on eliminating every other reason
For our sad demise
They logged the only explanation left
This species has amused itself to death
Bir trajedi izledik göz göre göre
Bize söylendiği gibi yaptık
Sattık, satın aldık
En muhteşem gösteriydi bu dünya üzerinde
Ama bitti sonunda
Aman diledik, korku verdik.
Yarış arabalarımızı sürdük
Son kalan birkaç kutu havyarımızı yedik.
Ve uzaklarda bir yerde yıldızlar arasından
Bir keskin gözlü bakıyordu bize
Yakaladı kırpışan ışığımızı.
Son hurraaa mızı
Son hurraaa mızı
Ve bulduklarında izlerimizi
Yörüngede gezinen TV uydularından
Boşa gitti tüm kurtarma çabaları
Yineledikleri her deneme de
Gözden geçirdiler listelerindeki tüm veriyi ve
Sonra yaratıkların antropoloğu
Kabullendi gerçeği hala şaşkınlık içinde.
Ama ayrıştırırken her bir gerekçesini
Hüzünlü vefatlarımızın
Tek bir açıklama bıraktılar seyir defterlerine
Bu tür ölmeye programlamış kendini
No tears to cry, no feelings left
The species has amused itself to death
Amused itself to death
Gözyaşı yok, duygu yok
Bu tür ölmeye programlamış kendini
Ölmeye programlamış kendini.
Amused To Death’ın Türkçe Sözleri | Pink Floyd Türk (wordpress.com)
Razell anlatıyor: Ölen askerlerin kimliklerini toplama görevi alan asker]
“İki şey beni hep rahatsız etmiştir: Birisi ölen askerlerin kimliklerini toplamak zorunda kalmış olmam. Diğeri Bill Hubbard’ı tampon bölgede bırakmak zorunda kalmam.”
“Beni alıp onların siperlerine bırakmışlardı. Bir iki adım atmıştım ki siperin dibinden biri seslendi:
-‘Selam Razz, seni gördüğüme sevindim. Bu benim buradaki ikinci gecem.‘ Ve dedi ki ‘kendimi kötü hissediyorum’. Bill Hubbert’ti bu.
İngiltere’de birlikte beraber eğitim görmüştük. Yarasına bakmalıydım, çevirdim vücudunu; gördüğüm kadarıyla muhtemelen yarası ölümcüldü. Ne kadar acı çektiğini tahmin edebilirsiniz. Şakır şakır da terliyordu. Yaklaşık üç çukur geçmiştim, daha kolay gidilebilecek bir patika ya da yol var mı diye baktım.
Beni yumrukluyordu, ‘Bırak beni, bırak beni, öleyim daha iyi, öleyim daha iyi’ Bilincini yitireceğini umuyordum.
Dedi ki ‘Daha fazla gidemeyeceğim, bırak da öleyim’ Ben de dedim ki, ‘Seni burada bırakırsam Bill, seni asla bulamazlar. Hadi bir daha deneyelim.’ ‘Peki öyleyse’ dedi. Ve sonra yine aynı şey oldu.
Daha fazla dayanamıyordu ve onu orada, o kimsenin olmadığı tampon bölgede bırakmak zorunda kaldım.”
(kanal değiştiriliyor)
(küçük kız) “Savaş umrumda değil. Bu yalnızca seyretmeyi sevdiğim şeylerden birisi. Bir savaş olunca bizimkiler yeniyor mu, yeniliyor mu diye bir bakarım”
🍀🍀🍀🍀🌸🌸🌸🌸🌸🍀🍀🍀🍀
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil