2 Ekim 2023 Pazartesi

Türkiyem & Ganire Paşayeva*


Seni niçin bu kadar sevdiğimi soruyorlar,

Uzak diyarlardan gelen kızına:

– Bu sevginin kaynağı ne?

– Neden?

– Kimsin sen?

– Sen nere, bu topraklar nere?

“Aşkın sebebi sorulmaz”,

Diyorum yüz bin kere…

Çünkü ruhum yüzyıllar önce

Gönül vermiş bir türküye

“Sen benimsin, ben de senin”,

Türkiye!

Ahlat’ta mezar taşları tanırlar beni…

Malazgirt’e Alparslan’la geldim ben,

Vatan kılmak için bu güzel yurdu,

Her fetihte yeniden

Dirildim ve öldüm ben…


Hani ferman buyurmuştu

Karamanoğlu Mehmet Bey:

“ Şimden geri kimse,

Türk dilinden özge söz söylemeye!”

Bu kutlu fermanı ilk duyan benim!

Divanda dergâhta, çarşı-pazarda

Sevinç ile yayan benim!

Ertuğrul Gazi’nin yol yoldaşıyım

Birlikte fetheyledik, bu yurt yerini…

Osman Gazi’yle diz çöküp huzuruna,

Dinledik Şeyh Edebali’nin öğütlerini…

Orhan Beyle birlikte yürüdüm

Diyar-ı Rum’a,

Kılıç yoldaşımdır Hüdavendigar!

Sorsalar, elbette anlatacaktır,


Bursa’da, ulu cami avlusundaki

çınar…

Karadan gemiler indirdim, Sultan

Fatih’le

Değilmi ki, cihan, cihangire dar?

Bayrağı dikti Ulubatlı Hasan, biz

yürüdük ardından…

Sorsanız, hisarlarda taşlar anlatır size:

İstanbul’un surlarında kanım var!

Sevinçlerim kadar acılar da yaşadım,

Vatan bildiğim bu topraklarda…

Bazen yüzümüze gülmedi devir,

Tersine de döndü, feleğin çarkı,

Kıyasıya vuruşurken, iki cihangir…

Bir tarafta Emir Timur,

Bir tarafta Yıldırım…

O günden beri öksüz Kerkük,


O günden beri yetim Kırım!

Kaç kez kan ile doldu,

Kardeş kavgasını durdursun diye

Tanrı’ya açılan elim…

Ama sığamadılar bu yeryüzüne

Şah İsmail ve Sultan Selim…

Kardeşin kardeşle vuruştuğu

gün; “Durun!

Türk’e Türk’ten özge yanan

bulunmaz!

Kardeş kavgasında kazanan

olmaz!”

Diye feryadı arşa dayanan

bendim…

Çubuk Ovasına akan kanlar da,

Çaldıran’a düşen canlar da benim…

Üç yüz yılda döndüm,


Viyana önlerinden.

Vuruştum boğazda yedi düvele

karşı…

“Çanakkale içinde vurdular beni”,

Bir gonca gül iken derdiler beni…

Şimdi Gelibolu’da,

“Bir ölür, bin doğarız!” diye

seslenen,

İsimsiz şehidin baş taşı benim…

Oğulsuz anaların, dul gelinlerin

Gözyaşı benim…

Sarıkamış’ta bedeni donan,

Yemen’de susuzluktan ciğeri

yanan

Ve bir cepheden bir cepheye

savrulan

Ölmez Türk benim!


İstiklal savaşına koştuk, sonradan,

Atatürk’ün yanındaydım her

zaman!

Küllerinden yeniden doğan bir

milletin

Evladıyım ben…

Vatanın ufkunu sarınca melal

Akif’in dizesiyle, dirildim yeni

baştan

Haykırdım bütün dünyaya:

“Hakkıdır Hakka tapan milletimin

İstiklal!”

Türkiye’m!

Ben senden hiç gitmedim ki!

Ezelden ebede seninleyim ben.

Uğrunda öldüğün Vatan, terk

edilir mi?

Ölesiye sevdiğin Vatandan

gidilir mi?



Seni nasıl sevdim, bir
bilebilsen…Güneşe vurgun
ayçiçekleri,

Denize âşık martılar gibi…

Ben seni,

Kıyıya sevdalı dalgalar

Yağmura hasret sahralar gibi

sevdim.



Bağlanıp kaldı ruhum bir

tek sözüne,

Sahibinden ayrılmayan bir

gölge gibi

Yıllar yılı yüz sürdüm ayak

izine!

Ben seni nasıl bekledim,

bir bilebilsen…

Üstadın dediği gibi:

“Hastanın sabahı, mezarın

ölüyü,

Şeytan’ın günahı beklediği

kadar”…

Ve ben, bendeki seni bekledim

her an!

Kimsesiz evin, hiç gelmeyecek

sahibini beklediği gibi…


Ben seni ölümüne sevdim,

Türkiye!

Dudakta kalan son nağme,

Gözde donan son damla

Ve bir “Ah!” kadar!

Nasıl özledim seni, bir bilebilsen

Bebeğin anne sütünü,

Annenin evlat kokusunu

Üşüyen ellerin sıcacık bir ocağı

Özlediği kadar…

İçimde kanatlanan ve büyüdükçe

büyüyen

Bir özlemim var…

Ben ki aşığım senin, baharına,

yazına…

Seni niçin bu kadar sevdiğini

soruyorlar,


Uzak diyarlardan gelen kızına:

Oysa “Aşkın sebebi sorulmaz”,

Aşk sebepsiz sevdadır”

Diyor, Bizim Yunus!

Sorulmasın bana artık bu soru,

Çünkü sen Türkiye’msin!

Vatansın! Vatan!

Bense çılgın bir Türk’üm,

Gökalp’in ruhunu yüreğinde taşıyan

Ve Vatanı Turan olan…

Canım Türkiye’m! Sen bensin,

Ayağına taş değse, benim ciğerim

yanar.

Sen gönlümde umutsun, kalbimde

ince sızı,

“Sevemez kimse seni benim

sevdiğim kadar!”


İmza: Kardeşin Azerbaycan’ın,

sana sevdalı kızı…

Ganire Paşayeva


*Ganire Paşayeva - Vikipedi (wikipedia.org)


 



















1 yorum:

Sohrab and Rustum & Matthew Arnold*

And the first grey of morning fill'd the east, And the fog rose out of the Oxus stream. But all the Tartar camp along the stream Was hus...