15 Mayıs 2021 Cumartesi

Şair Nigar Hanım (1856 – 1918)*

Feryad ki feryadıma imdad edecek yok

Efsus ki gamdan beni azad edecek yok

Tesir-i muhabbetle yıkılmış güzel ama

Virâne dili bir daha abad edecek yok

Kes varsa alakan bana ey tali‟-i dunum

Sen var iken alemde beni yâd edecek yok

(Feryad adlı gazelinde, daha önce sevgilinin muhabbetinin tesiriyle ona aşık olduğunu, ama daha sonra kendisini unuttuğunu dile getirerek gönlünün o tesirle harap olduğundan ve onu tekrar mamur hale getirecek kimsenin bulunmadığından şikayet eder; bütün bunların sorumlusu olarak bahtını gösterir.)

*Şair Nigar Hanım (1856 – 1918)


Nigâr Hanım, 7 yaşında iken Madam Garos’un yatılı okuluna devam eder. Burada Fransızca, Rumca, Ermenice, İtalyanca, piyano, resim, dikiş, dersleri görür. Daha sonra evde piyano ile dil dersleri (Arapça, Farsça) alır. Macar kökenli babası Osman Paşa, başta itirazı etse de, ailenin baskısı sonucu kızını 13 yaşındayken İhsan Bey’le evlendirir. Bu evlilikten, Nigâr Hanım’ın 3 oğlu dünyaya gelir.

İhsan Bey’in kadınlarla ilişkisi, kumar oynama alışkanlığının yarattığı üzüntü, çeşitli sağlık problemleri, Nigâr Hanım’ı hassas, kırılgan bir yapıya dönüştürür. Doktorların Büyükada’da kalmasını tavsiye etmeleri üzerine, çocukları ve eşinden ayrı yaşamak zorunda kalır. 1889 yılında epeyce uzayan bir dava sonucunda ayrılırlar. Ancak çocukları için 1895 yılında tekrar bir araya gelseler de, 1902 tarihinde bir daha bir araya gelmemek üzere ayrılırlar.

Çocuklarımdan ayrılmamak için her türlü güçlüğe, eziyete göğüs germek istedim; beni hiç sevmeyen bir adamın gözüne hoş görünmeye çalıştım; sevmek ve sevilmek için yaratılmışken bu mahrumiyete bile katlandım. Eyvah ki nasibim gene onlardan ayrılmakmış!

Nigâr Hanım’ın şiirlerinde Abdülhak Hamit, Recaizade Ekrem, Cenap Şahabeddin, Tevfik Fikret’in etkisi hissedilir. Nigâr Hanım, evinde o dönemin pek çok şair ve yazarını bir araya getirdiği için adeta bir edebiyat meclisi sayılabilecek, Salı Toplantıları’nı düzenler. Recaizade Ekrem ile hepsinden daha yakındır; hatta aralarında duygusal bir yakınlığın olduğu bile söylenir. Şiirin yanında resim ve müzikle de ilgilenen Nigâr Hanım, yanından ayırmadığı ve edebiyatımızda Batı tarzında yazılan ilk günlükler olma özelliği de gösteren güncesine “Alnımın Yazısı” adını verir. Hayatının son yıllarında maddi anlamda zorluklar yaşayan Nigâr Hanım, günlüğüne Ne olur bir gece hissetmeden sönüversem diye yazdığı ölüme, 1918 yılının o soğuk kışında harp yıllarının hastalığı tifüse yenik düşerek kavuşur.

Nigâr Hanım’ın şiirlerinde bir sevgili tipi çizmediği gözlemlenir; çünkü şair sevgiliden öte özgürce birini sevebilmeyi arzulamaktadır. Şiirlerinde bir kadın şair olarak yalnızlığını, dışlanmışlığını sıklıkla ifade etmesi ise, arada kalmışlığının yansıması olarak yorumlanabilir. Çünkü modernleşme döneminde kadınlara toplumsal hayatta, annelik,  şairlik, yazarlık kimlikleriyle görünür olma olanağı tanınsa da, bu olanak kadınların ancak yine erkek entelektüellerinin belirlediği sınırlar dahilinde kalmalarıyla mümkündü. Şiirlerinde kadınca hislerini ifade etmesi, Fransızca bilgisinden dolayı Batı’ya yaklaşan bir hava bulunması ve evinde ailesi dışındaki erkeklerle babasının izni dahilinde toplantı yapması sebebiyle eleştirilere maruz kalır.

İki evlilik arasında evlilik teklifleri alır; Salih Münir Paşa’yla bir gönül macerasının ardından, ulaşamayacağı bir adama aşık olur; günlüklerinde nazenin diye bahsettiği İtalyan Marki Carlotti’ye. O dönemde hem toplumsal koşullar hem de çocuklarının istememesi nedeniyle yeniden evlenmeye cesaret edemez. Bu nedenle, çoğunlukla yalnızlık temalı şiir yazar.

Prof. Dr. Nazan Bekiroğlu günlüklerinden alıntılar ile Şair Nigar Hanım adlı bir kitap yazmıştır. Nigar Hanım’ı şöyle anlatır: “İlk bakışta verdiği onca parıltılı ve kalabalık siluete rağmen, kadın kimliği ile alabildiğine tenha ve kırık bir hikayeydi; bestesi şarklı, güftesi garplı. Unutuluşun kucağına zirveden düştü.” Nigâr Hanım’ın şiirleri yaşamından pek çok iz taşır; öyle ki Nazan Bekiroğlu bu özelliği yaşanmışın şiirselleştirilmesi olarak tanımlar.

İlk şiirlerinde Uryan Kalp daha sonrakiler de ise Nigâr Binti Osman imzasını kullanan Nigâr Hanım’ın, Efsûs adlı şiir kitabındaki dizeleri Sultan Abdulhamid tarafından çok beğenilir ve Şevkat Nişanı ile ödüllendirilir. Nirân, Aks-ı Sedâ, Elhân-ı Vatan adlı şiir kitaplarının yanı sıra, otuzdan fazla güftesi bulunan Nigâr Hanım’ın en tanınmış güftesi, “Mani oluyor halimi takrire hicabım” adlı şarkıdır.

Giyimine ve takılarına önem veren Nigâr Hanım, modası geçmesine rağmen hotoz (süs için saça takılan küçük şapka) ve yaşmaktan vazgeçmediği gibi, kendisinin yaptığı hotozları birkaç Amerikalı kadın gazeteciye de hediye eder.













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ne içindeyim zamanın & Ahmet Hamdi Tanpınar

Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında. Bir garip rüya rengiyle Uyuşmuş gibi her şekil, ...