Râzıyam cânâ gerek ağlat gerek güldür beni
Dönmezem senden gerek dirgür gerek öldür beni
Mihrî’yem aşkunda dahi nice yıl yeldür beni
Sâdıkam yolunda ben Allah hakkıçün begüm
Mihri Hatun
Ey sevgili! Beni ister ağlat, ister güldür, razıyım.
İster yaşat, ister öldür senden vazgeçmem.
Ben nice yıl aşkının peşinden koşacak olan Mihrî’yim.
Beyim, Allah hakkı için ben senin yolunda sadığı
Mihri Hatun*
Kültür seviyesi yüksek bir aileye mensup olan Mihrî Hatun, bazı kaynaklara göre 1460’lı yıllarda dünyaya gelir. Amasya’da yetişen şair, buradaki edebiyat meclislerine katılarak kendini geliştirir. Arapça ve Farsça’yı öğrendiği, kendi şiiri ve kaynaklar ile sabittir.
Mihrî Hatun bilgisi kültürü ve en önemlisi şairlik yönüyle, o yıllarda Amasya’da bulunan II. Bayezid’in çevresinde oluşan edebi çevreye girer. Bu durum, II. Bayezid’in Amasya’daki şehzadeliğinin son yıllarına rastlar. Ardından Bayezid’in oğlu Şehzade Ahmed’in Amasya valiliği sırasında (1481 – 1512), bu çevre içerisinde olmaya devam eder. Güzelliği ile bilinen Mihrî Hatun birçok talibi olmasına rağmen evlenmez.
Mihrî Hatun’un Necâtî, Makâmî, Güvâhî, Afitâbî, Münîrî gibi kendi devrinin önemli şairleriyle ile dostluğu bilinmektedir. Kaynaklar Mihrî ile Zeynep Hatun’un birbirlerini tanıdıklarını, mektuplaştıklarını ve ikisinin de Amasya’da Şehzade Ahmed’in sarayındaki edebi muhite dahil olduklarını yazar.
Mihrî Hatun’un şair tezkirelerine kadar giren gönül meseleleri içinde Fatih Sultan Mehmed’in veziri Sinan Paşa’nın oğlu İskender Çelebi’nin ve Hatemî mahlaslı Müeyyedzâde Abdurrahman Çelebi’nin adı geçer. Mihrî Hatun, bu kişilerle aynı edebi muhiti içinde tanışmıştır. Şiirlerinde onlara karşı ilgisini, aşkını kimi zaman açıkça, kimi zaman da dolaylı olarak ifade etmekten çekinmeyen Mihrî Hatun, döneminde bir şair kadın için gerçek duygularını dışa vurmada ve aşkındaki samimiyette oldukça cesur sayılabilir.
Mihrî Hatun için edebi ortamda kabul görmek, erkek şairlerle boy ölçüşmek, onların şiirdeki başarısını yakalayabilmek en zoru olmuştur şüphesiz. Beyitleri arasında olgun kişilerin, işini bilen akıllı bir kadını, işinin ehli olmayan bin erkekten daha üstün tutması gerektiğini ileri sürdüğü düşünceleri, o dönemin toplumunda hakim olan değer yargılarına ciddi bir eleştiri olarak ele alınabilir. Mihrî hayranı olduğu ve yaşadığı çağın en büyük şiir otoritesi diyebileceğimiz Necâtî’ye, onun kendisini hor görüp kınamasına rağmen nazire yazmayı sürdürür. Mihrî’nin burada dönemin en büyük şairlerinden birine, şiirini onaylatma kaygısını taşıdığını söylemek mümkündür.
Osmanlı döneminin Divan’ı elimizde bulunan ilk kadın şairi de olan Mihrî Hatun, Divan Edebiyatı geleneğine uygun erkekçe söyleyişlerin yanında, kadınsı duygularını dışa vurduğu şiirlerin de sahibidir. Bazı şiirlerinde, hemcinsine aşkını dile getirerek, döneminin tabularını zorlayan ve düşündüklerini cesurca söylemeyi başaran Mihrî Hatun, bu nedenle Antik Yunan kadın filozofu ve şairi Sappho ile kıyaslanmıştır; Avusturyalı tarihçi Joseph von Hammer, onu Türk Sappho’su olarak isimlendirmiştir.
Ancak sevgili ve aşık tasvirleri divan şiirinde şaire göre değişmez, ortak benzetmelerle yapılır. Bu nedenle şiir içindeki sevgili, hükümdar, efendi veya ilâhî aşk düzleminde Tanrı olarak yorumlanabilir. Çünkü hepsi aşığın nezdinde ulaşılmaz olandır; aşık ise köledir, kuldur. Klasik Türk şiirindeki bu hiyerarşik yapı, gül (sevgili) ile bülbül (aşık), şem (sevgili) ile pervâne (aşık) gibi farklı örüntülerde de karşımıza çıkar. Aşkın bu derin ve çok yönlü içeriği Divan şiirinde sevgilinin sadece kadın olarak algılanışını ortadan kaldırır. Doğal olarak kadın şairlerin de aşık olarak aynı pozisyonda olabileceği kabulünü getirir.
Venüs yüzeyinde keşfedilen kraterlere dünya tarihindeki önemli kadınların isimleri verilmiştir. NASA 90’lı yıllarda keşfettiği kraterlerden birine Khatun, yani Hatun ismini verir. NASA’nın resmi kaynaklarına göre, Mihrî Hatun anısına bu isim verilmiştir. Hollanda, Almanya ve Belçika’nın milli eğitim müfredatında bazı beyitleri yer alır. Mihrî Hatun’un divanını ortaya çıkaran bir Rus Türkolog’tur, 1967 yılında ise Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Mihri Hatun’un ünlü divanını basar. 2005 yılında 9. İstanbul Bienali’nde İngiliz sanatçı Cerith Wyn Evans bir projektör aracılığı ile ışıktan harflerle gökyüzüne Mihri Hatun’un “Uykuda açtım gözümü” diye başlayan gazelini gönderir.
* Mutlaka Bilmeniz Gereken 15 Türk Kadın Şair (leblebitozu.com)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder