Baharda kışı, kışın da baharı özler insan.
Ne uzaksa onu özler...
Kavuşmak şart mı? Boşver!
Bazı şeyler yokken güzel…
Ne uzaksa onu özler...
Kavuşmak şart mı? Boşver!
Bazı şeyler yokken güzel…
Ey, kahraman Mehmet Çavuş siperleri!
Ey, Mustafa Kemallerin aziz yeri!
Ey, toprağı kanlı dağlar, yanık yarlar!
Sizler burada gördüğünüz büyük cengi
Elde kılıç parladıkça unutmayın;
Bugünü de bundan üç bin yıl evvelki
Kahramanlık devri gibi unutmayın!
Anlatın ki Türkler burada şan verdiler
Birçok vahşi, cehennemi kuvvetlere;
Ateş, çelik kralları devletlere
Süngülere mu’cizeler gösterdiler
Burada zulme baş eğmeyen bu yiğitler
Vatan için her mihnete katlandılar;
Ölümleri tahkir eden şu şahitler
Türk İli’nin hayatını kazandılar
Bu memleket büyüklüğün vatanıdır;
Ellerinde silâhlarla ölenlerin,
Son nefeste ümitlerle gülenlerin,
Ya annemi yada beni seçecek demiş
Anasının kızı imiş inadım inat
Gidip özür dilersem Affedecekmiş.
Anasının kızı imiş inadım inat
Gidip özür dilersem Affedecekmiş
İçtiğim Aslan sütü çok abartmış sevgilim
Anasının kızıysa bende Ankara
benden başkası
bilmem memleket-i çinden midir
ya maçinden mi
sordum kimsin diye
bir kahkaha atıp
ben çin padişahının kızı
çoktandır aşıkınım dedi
dedim çık
o aynadan
Gece gündüz çalışan,
İnsanlar mesut olur,
Evlâdım buna inan.
Gıpta etme paraya,
Düşme sakin sefâya,
İşinde tutumlu ol,
Dayan daima cefaya.
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum...
İçmeden hatıralardan sarhoş musun
Ellerin sanki bak hala ellerimde yanıyor
Duyuyor musun
Dostlar seni söylüyor sahi mutsuz musun
Bu yolda dönüş yok sen bilmiyor musun
Her şey gönlünce olmaz demiştim sana
Kaderden kaçılmaz görüyorsun
Nasıl derim terk etti,
Bırakıp beni gitti,
Anladılar ki aşkımız bitti…
Alay ettiler benle hep,
Sen oldun bunlara bak sebep,
Mehtap dedi: "gördüm ah onu,
Belinde kadın kolu"
Deniz güldü halime,
Bir avuç su verdi elime,
Bir ceylan edasıyla girdin dünyama
Sen salındın, ben koştum ardın sıra
Ne sana yetişebildim, ne vuslata
Ecel kesti yolumu, dönüp de bakma
Korkum kapılırsa nazlı sedana
Benden geçerde koşar sana
Umurumda değil düşsen ecel
Hiç bir şeye çok sevinme
Dur bak
Kendini bir dinle
Değişen çok şey yok
Sabırla bekledin
Muradına erdin
Sırada daha çok güzellik
Olduğunun bilincine erdin
Hazineleri sonsuz olanın
Verdiklerine şükrettin
Gariplerin unutma
Onları da kolla
Önünde aşılacak çok yol
Emek gerektiren hayat var
Unutma ki
Seni umutla bekleyenler
Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara
Raks eder gibi iner mermer kayalara
Haykırır sevincini semalara
Sevinç sevinç berrak
Ve yıldız yıldız parlak
Bir dağ pınarı
Üstünde beyaz bulutların
Ve kuytusunda bir yeşil yamacın
Dağ geçitlerinde
Önüne katar renk renk çakılları
Ve bağrına basar kardeş pınarları
Çiçeklenir ayak bastığı yerler
Ve nefesiyle yeşerir çimenler
Yoldaşı olur şimdi ırmaklar
Ovaları doldurur gümüş ışıklar
Bir ses yükselir pınarlardan
'Kardeş ayırma bizi koynundan,
şavkı vurunca
Seni hatırlarım, dalgalara ay
Renkler verince.
Seni görür gözüm, uzak yollarda
Tozlar kalkarken,
Derin gecelerde, dağ yollarında
Yolcu titrerken.
Seni işitirim boğuk seslerle
En güzel nimetler bile,
Zaman sınırlarını aşan
düşüncelerimizle
Yaptığımız etki düşünenlere,
Bir tek o vardır,
O kalır sonsuzluğa…
Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında. Bir garip rüya rengiyle Uyuşmuş gibi her şekil, ...