Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki...
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın.
That David played, and it pleased the Lord
But you don't really care for music, do you?
It goes like this, the fourth, the fifth
The minor fall, the major lift
The baffled king composing Hallelujah
Hallelujah, Hallelujah
Hallelujah, Hallelujah
Your faith was strong but you needed proof
You saw her bathing on the roof
Her beauty and the moonlight overthrew you
Her akşam üstü uzak bir semâ-yi muzlimden.
Sükût ü zulmet olan bir muhît-i mü’limden
Doğar hayâtıma bir hicr-i dâimi sanırım.
Semâ, senin o zamân mâteminle, hüznünle
Deniz, senin o zaman hâtıranla mâlidir.
Havâda son nefesin ye’s-i rûhu hâkîdir,
Akar sular, dereler son nidâ-yi ye’sinle.
Sevgi desek olur mu
Sevenler için
Gönüller bir olsun
Gözler konuşsun
Her şeyin zamanı
Anlamı olduğunu bilenler
Bardağın dolu tarafını görenler
Mucizeleri yaşayanlar
Geleceğe umutla bakarlar
Takdir edilene razı olanlar
Kelimeler yetmese de
Kalpten kalbe yol açarlar
Sınırların içinde kalanlar
Aşılmaz zamanlarda
Sevgi köprüleri kurarlar
Yıllar geçiyor diye üzülme
Çocuk tarafı gençleşenler
Olgunlaşıyorlar
Sevgileri paylaşarak çoğaltıyorlar
Can yakışın yetmez miş gibi
Nadir çiçek veren halin
Sivri dikenlerin
Lafı gediğine koymak ister gibi
Kırılan kalplerin acısı
Kaktüs, desem duyar mısın?
Taze bir çiçeğe değmemiş elin.
Halini bilmezsin nazlı bir gülün,
Sen kurak toprağın kaktüs çiçeği.
Çiçeksin açarsın,ama dikensin,
Battığı yerlere zehir dökensin.
Zalimce hislerle canlar yakansın,
Sen kurak toprağın kaktüs çiçeği.
Olmazsan olursun bahçemde benim,
Zehirli iğnene değmesin elim.
ο Γιάννης κλαίει τα δειλινά
και ο Μεμέτης πλάϊ του
πίνει και τραγουδάει του
Τούρκος εγώ κι εσύ Ρωμιός
κι εγώ λαός κι εσύ λαός
εσύ Χριστός κι εγώ Αλλάχ
όμως κι οι δυό μας άχ και βάχ
Με λίγη αγάπη και κρασί
μεθάω κι εγώ μεθάς κι εσύ
πιές λίγο από το τάσι μου
αδέλφι και καρντάση μου
Türkçe
İMes Stou Vosporou Ta Stena & İstanbul Boğazı Karşısı
Inside Vosporous & Boğaziçi
Boğaz a karşı Giannis ve Mehmet otururlar
şafağa karşı ağlayarak şarkı söylerler
ve Mehmet şarkı söylemeye başlar:
ben bir turkum sen de bir rum
sen de bir halk milletsin bende bir milletim
sen hristos'a ben de Allah'a inanırım
Hala bu hislere sahipken, hemen öp beni
Hold me close and never let me go
Bana sıkıca sarıl ve gitmeme izin verme
‘Cause tomorrows can be so uncertain,
Çünkü yarınlar çok belirsiz olabilir
Love can fly and leave just hurting,
Aşk uçabilir ve ayrılık sadece incitir
Kiss me quick because I love you so.
Öp beni çünkü seni çok seviyorum
Kiss me quick and make my heart go crazy,
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karacoğlan der ki kondum
Gönlümüz de
Aklın hemen arkasında
Duyguların kontrolünde
Her akla gelen dile gelir mi
Gönül istediğinde söylenir mi
Ağızdan çıkmasa bile
Gözler yalan söylemez
Kalpten kalbe giden yol
Görmezden gelinir mi
Sesi çıkmasa da
Sessiz bakışlar
Anlam taşımasını bilir
Yüksek kubbelerin altında
Manevi derinliği yaşayan kalpler
Gönüllerde bir olur
kimse bilmedi ama
ben tüm olacakları dinledim o tebessümde
sonra sesler yankılandı etrafta
kulakları yırtarcasına
kimseler duymadı ama ben duydum seslerin yankılanmalarını
git kaç sakın diye attıkları naraları
ve sonra aşk çaldı kapıyı
inceden inceden ördü o muhteşem ağlarını
ve bir ben şahit bir sen birde yaradan
sel oldu çagladı boğuldum bilemedim nasıl kurtulacağımı
bilmezdimki ben böylesi sevda deryasında nasıl yüzüleceğini
hem ben böyle öğrenmedimki
hep açıktaydı benim yüreğim
ben hiç bilmedimki gizli sevdayı
dedim ya boğuldum derken yüzmeye başladım yada öyle sandım
battım çıktım yine yine yine battım
derin nefes çektim içime yüzeye
Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında. Bir garip rüya rengiyle Uyuşmuş gibi her şekil, ...
