Nîce bir aşkınla feryâd edeyim
Bir onulmaz dağ-ı derdim var benim
Söylemezdim derdim amma n’eyleyim
Bir onulmaz dağ-ı derdim var benim
Bir onulmaz dağ-ı derdim var benim
Söylemezdim derdim amma n’eyleyim
Bir onulmaz dağ-ı derdim var benim
Pür nur o mevki
Magrip mi yoksa makber mi yarab?
Bir türbe olmuş
Dönmüş o türbe bir haclegâha
Kabri çiçekten
Bir türbe olmuş
Dönmüş o türbe bir haclegâhe
Dönmüş o türbe bir haclegâhe
Dönmüş o türbe bir haclegâhe
Gönlüm dolu ah-u zâr kaldı.
Şimdi buradaydı, gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim, o haksar kaldı,
Bir köşede tarumar kaldı,
Baki o enis-i dilden, eyvah,
Beyrut'ta bir mezar kaldı.
Bildir bana nerde, nerde Yarab,
Kim attı beni bu derde Yarab?
Nerde arayayım o dil rübayı,
Kimden sorayım bi-nevayı?
Derler ki unut o aşnayı,
Gitti tutarak reh-i bekayı,
Sığsın mı hayale bu hakikat?
Görsün mü gözüm bu macerayı?
Asıl olana doğru, büyük olana,
çocukların uykusunu bölenler
Bağışlanmayacak asla.
Unutulmayacak, unutulur mu hiç
Şu minik yüzlere işlenmiş gam, tasa,
Düşman saldığı bu dehşeti
Ödeyecek bir gün mutlaka.
Gün gelecek yolu onun da
Tüyler ürpertici bir öyküden geçecek,
Alınacak yüzlerce yüzlerce defa
Yetimin, sakatın, dulun öcü.
Aklına getir bir o bombaları
O astığı astık dönem
O cinayetler, o yıkıntılar,
deniz gibi uçsuz bucaksız canı, daraldı, değil mi?
“Gölgem bu dünyada olsa da gam değil, o dünyadayım ben…”
Zerrece kat’i mühabbet etmedin rahmet sana
Saklama nakd-i gam-i aşkını ey can zâhir et
Kim verem habs-i bedenden çıkmağa ruhsat sana
Çâre-i bih-bûdumu sordum mu’âlicden dedi
Derd derd-i aşk ise mümkin değil sıhhat sana
Tutarım yarın kıyâmette habîbim dâmenin
Mestsin gaflet şarabından bu gün mühlet sana
Aşk ehlin âteş-i hicrâna eylersin kebâb
Kâfir ağlar bizim ahvâl-i perîşânımıza
(Saçının kafirliği (ya: karalığı) imanımızda gedikler açtığından beri, kafir bile bizim perişan halimize acır oldu.)
Seni görmek müteazzir görünür böyle ki eşk
Sana baktıkça dolar dîde-i giryânımıza
(Seni görmek imkansız oldu, öyle ki, sana baktıkça ağlayan gözümüze kanlı yaşlar doluyor.)
Cevri çok eyleme kim olmaya nâgeh tükene
Yıllardır ağladı halimi görüp Âdem bana
Mum gördü gözümün yaşını, içimdeki ateşi
Gam meclisinde akıtır gözyaşını her dem bana
Gam gecesi çığlığım işitilmez olsa zayıflıktan
İnce-kalın ses aheng etse tan değil ya bana
Can verecek âkıbet zülfü sevdandan senin
Gönül ehli karalar giysin, matem
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Bütün ağaçlarla uyumuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim dizboyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle döğüşemem
Sıcaklığın
Sıcaklığın var, inan.
"Unuttum" dese dilim; yalan.
Yalan.
Yalan.
Billahi yalan,
Vallahi yalan.
Hasretindir içimde
Hep alev
Hep alev
Hep alev alev yanan.
"Unuttum" dese dilim; yalan.
Bir, unulmaz, dâğ-ı, derdim, var, benim
Söylemezdim, derdim, amma, neyleyim
Bir, unulmaz, dâğ-ı, derdim, var, benim
Kim sevdi hûbu kim dedi hûbun cefâsı yok
Aşkın belâsı yok deyü ben aşka düşme var
Kim âşık oldu kim dedi aşkın belâsı yok
Onun ki hacc-ı ekberi ey cân sen olmadın
Beyt-ül-Harâma varmamış anın safâsı yok
Şeytan tek ol ki sûretine kılmadı sücûd
Bir ince derde düştü ki hergiz devâsı yok
Neyleyim sensiz baharı?
Sen doğmayan günü neyleyim,
Neyleyim sensiz ben dünyayı?
Senin tenine değmeden gelen yağmuru istemem,
Meltemi istemem.
Seni parlayacaksa parlasın yıldızlar,
Sana yanmayan yıldızı semalarda istemem.
Bülbüller söyleyecekse seni söylesin,
Senden okumayan bülbül olsa dinlemem.
Özlemim sen olacaksan yansın yüreğim,
Sılası sen olmayan gurbeti istemem, vatanı istemem.
ateş dökülürse yeridir serimde
her lâhza hayali duruyor dîdelerimde
takdire nedir çâre bu varmış kaderimde
Sende kaldı gece gündüz nigâhım
İncitirmiş meğer ki seni âhım
Seni sevdim odur benim günahım
Aşkını saklarım gönlümde nihan
Gizlice gizlice ağlarım heman
El gibi cefadan söylemem figan
Seni sevdim odur benim günahım
Müptelayım senin ahu gözüne
Bakıp bakıp ah ederim yüzüne
Anladım uymuşsun eller sözüne
Seni sevdim odur benim günahım
Aklımı yağmaya verip, fikrimi şaştım
Mecnûna şimdi eş olup dağlara düştüm
Sor güle bülbül ne çeker yârin elinden
Bir dahi gül koklamayım yârin elinden
Peykânlarının Her Biri Bir Yânıma Geçti
Bu Geç Nigehe Sabrı Tehammül
Nice Mümkün Evvel Nazarın sine'i suzânıma geçti
Ya La Ya La Ye Le Lel Lel Lel Lel Li Cânıma Geçti
ah-ı feryâd ederek alemi bi-hûş ettim,
tâk-ı eflâke resid oldu yine nağme-i ah,
bülbül-âsâ gece tâ subha kadar cûş ettim.
Garibim bir yuva bulmam
Kaderimdir her çektiğim
İnlerim hiç rehâ bulmam
Elem beni terk etmiyor
Hiç te fâsıla vermiyor
Nihâyetsiz bu ta’kîbe
Doğrusu tâkat yetmiyor
Safâsin nakleder rindân zâhid sıkletin söyler
Ser-âğâz eyledikçe bahse bülbül revnak-ı gülden
Bezimde kulkul-i mînâ melek keyfiyyetin söyler
Tecellî neş’esin ehl-i şikem idrâk kabil mi
Behişt andıkça zâhid eki ü şürbün lezzetin söyler
Ne zabt-ı hâkim-i şer’î ne hükm-i zâbit-i aklî
Güldüğüm sabahın bir rüyasıdır
Dudaklarımdaki acı bükülüş
Veda akşamının sonsuz yasıdır.
Hangi kudret var ki solan ruhuma
Senden sonra yeni bir ışık versin
Söner gün geçince bu hain humma
Ağlar mıyım başka acıyla dersin?
Bir salgın alevsin içimde bugün
Yakmaya en sönmez yerden başladın
Eriyip sönersem ancak büsbütün
Sevmiş diyeceksin beni bu kadın.
Nîce bir aşkınla feryâd edeyim Bir onulmaz dağ-ı derdim var benim Söylemezdim derdim amma n’eyleyim Bir onulmaz dağ-ı derdim var benim