3 Nisan 2025 Perşembe

Milyonla çalan yüksek makamda başı dik dolaşır[ken]*


Pek rengine aldanma felek eski felekdir,

Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönekdir.


Dünyanın rengine pek aldanma, dünya yine eski dünyadır,

Çünkü dünyanın uygunsuz tabiatı dönektir.


Yâ bister-i kemhâda, yâ vîrânede cân ver,

Çün bây ü gedâ hâke berâber girecekdir.


İster ipekle döşenmiş yatakta, ister harap bir evde can ver,

Çünkü zenginlerle fakirler toprağa aynı şekilde [eşit] girecektir.

28 Mart 2025 Cuma

Bir Anlık Gecikme & Tevfik Fikret*

Sesinde o öfkenin o korkunç yıldırımı var ki

Her yerde hak ve kurtuluş duygusunu tetikler.


Vuruşunla kahredici ayağı titrer zorbalığın,

En gururlu, görkemli tâcı sarsar yaklaşışın.


Silkip yüzyılların boyunlarındaki ilmiklerini, en çetin

Bir uykudan uyandırır milleti dehşetin.

Ey şanlı avcı, tuzağını boşuna kurmadın!

Attın... ama yazık ki, yazıklar ki vuramadın!

27 Mart 2025 Perşembe

Kadem-i Şerif* & Sultan 1. Ahmet*


N’ola tâcum gibi başumda götürsem dâim

Kadem-i Nakşını ol hazret-i şâh-ı rûsülün

Gül-i gülizar nübüvvet o kadem sahibidir

Ahmedâturma yüzün sür kademine o gülün

25 Mart 2025 Salı

Sen İstanbul olsaydın keşke & Nurullah Genç*

 


               Hayal

Çamlıca da bir ay gördüm; senindi

Birden o nazenin yüzüne indi

Gözlerinin yeşil denizlerinden

Gülümserdin; has bahçeye dönerdim

Bir zamanlar bulutlardaydı başım

Bir zamanlar sevdalı bir fenerdim

Sabah yalınayak kıyılarında

Avuçlardım doğuşunu güneşin

Akşamları gemilerden kovulur

Hayalini düşürürdüm izime

O sapsarı, günbatımında yanan

Saçlarınla sarılırdın yüzüme

 

Dünya bize zindan, dünya bize dar

İstanbul olsaydın, ben de gökyüzü

Öylece dursaydık sonsuza kadar

 

Ben hangi mimarım, bilseydin eğer

Bir lügat yanmazdı böyle ansızın

Eriyip akmazdı kanda cümleler

Rüveyda & Nurullah Genç*


Fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına

Bir güvercin uçurup kıtalar arasından

Çağırdın beni

Geçerek birer birer sürgün kanyonlarını

Derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına

Yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı

Yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı

Yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana

Koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına

 

Adını söylemek istemiyorum

Her hecesi amansız bir kor dudaklarımda

Her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım

Zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım

Adını söylemek istemiyorum

Rüveyda dediğim zaman

Anla ki, senin için yürüyor kelimeler

Çığlığımın atardamarlarından

 

 

Hangi yıldızdır bilmem, gözlerin

Kayar da üzerime Rüveyda

Önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime

Yağmur & Nurullah Genç*


Vâreden’in adıyla insanlığa inen Nûr

Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından

Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur

Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından

Rahmet vadilerinden boşanır âb-ı hayat

En müstesna doğuşa hâmiledir kâinat

 

Yıllardır boz bulanık suları yudumladım

Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

 

Hasretin alev alev içime bir ân düştü

18 Mart 2025 Salı

Derdimi ummana döktüm âsumâna inledim*


Derdimi ummana döktüm âsumâna inledim

Yâre de âğyâre de hal-i derunum söyledim

Âşina yok derdime ben söyledim ben dinledim

Gözlerim yollarda kaldı gelmedin çok bekledim

Milyonla çalan yüksek makamda başı dik dolaşır[ken]*

Pek rengine aldanma felek eski felekdir, Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönekdir. Dünyanın rengine pek aldanma, dünya yine eski dünyadır, Çün...